Cinsellik bireylerin yaşamının önemli bir noktasıdır. Bireylerin cinsel yaşamlarında karşılaştıkları olumlu ya da olumsuz durumlar psikolojisini, duygularını ve sosyal refahını etkilemektedir. Cinsel isteksizlik ise bireylerin cinsel ilişkiye girme taleplerinde yaşanan azalma olarak tanımlanmaktadır. Toplumda ’cinsel soğukluk’’ olarak da bilinen cinsel isteksizlik, yeterli cinsel dürtünün bulunmasına karşın kadın ya da erkekte cinsel anlamda herhangi bir isteğin olmaması halidir. Cinsel isteksizlik; cinsel hayattaki etkinlikte yaşanan düşüş veya cinsel yaşantının son bulması olarak adlandırılabilir.
Kişilerin cinsel hayatlarında istek ve arzu bulunmasına karşın penis cinsel ilişkiye girmek için yeterli şekilde sertleşmez. Bu durum cinsel ilişkinin sürdürülmesi esnasında da yaşanabilir. Erkeklerin karşılaşmış olduğu bu durumun süreklilik arz etmesi halinde Erektil disfonksiyon olarak adlandırılmaktadır. İçerisinde birçok farklı psikolojik ve fizyolojik nedeni barındırabilen sertleşme sorunu, ancak altta yatan nedenlerin ortaya çıkartılması durumunda tedavi edilebilir olmaktadır. Sertleşme sorununa yol açan nedenlerin ortaya çıkartılması ile bu yönde uygulanacak tedavi sonucunda kalıcı ve etkili bir çözüme ulaşılmaktadır Cinsel isteksizlik ve sertleşme sorunu yaşayan erkekler, cinsel ilişkiye girmekte zorlanmakta, bu durum erkeklerin yaşam kalitesini düşürmesinin yanı sıra farklı hastalıkları da tetikleyebilmektedir.
Cinsel isteksizlik nedenleri fiziksel ve psikolojik başlık olmak üzere iki başlıkta incelenmektedir.
Fiziksel nedenler: Birçok fiziksel durum cinsel ilişkilerde sorunlar yaşanmasına yol açabilmektedir. Bu hastalıklar arasında, diyabet, kalp ve damar hastalıkları, nörolojik bozukluklar, hormonal dengesizlikler, böbrek veya karaciğer yetmezliği gibi kronik hastalıklar ve aşırı alkol kullanımı ile uyuşturucu madde kullanımı sayılabilir. Tüm bunların yanı sıra kimi antidepresan ilaçlar da dâhil olmak üzere bazı ilaçların yan etkileri cinsel isteksizliğe neden olabilmektedir.
Psikolojik nedenler: Bireylerin günlük hayatlarında yaşadıkları stres, kaygının yanı sıra evliliklerinde veya ilişkilerinde yaşadıkları sorunlar, depresyon, vücutları ile ilgili duydukları endişeler veya daha önce yaşamış oldukları bir cinsel travmanın etkileri psikolojik nedenler arasında yer almaktadır.
Cinsel isteksizlik erkekler arasında yaygın olarak karşılaşılan bir cinsel sorun olup cinsel arzunun azalması veya yokluğu genel olarak düşük libido olarak ifade edilmektedir. Düşük libido esas olarak hormonal veya fiziksel rahatsızlıklar ile birlikte değerlendirilmektedir.
Erkeklerde cinsel isteksizlik, erkekler arasında giderek artan bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Erektil disfonksiyon genellikle birincil şikâyet olarak tanımlanmaktadır. Testosteron eksikliği, hiperprolaktinemi, ilaca bağlı yan etkiler cinsel isteği etkileyen önemli faktörlerdir. Erektil disfonksiyon üzerine yapılan araştırmalar sonucunda, bireyin yaşının önemli bir etken olduğu görülmüştür. Aşağıda tabloda Erektil Disfonksiyonun yaşa bağlılığı gösterilmektedir.
Yaş grubu (yıl) | ED prevalansı (%) | Sıkıntı (%) (ED mevcut ve tatmin edici olmayan olarak tanımlanan cinsel yaşam) |
---|---|---|
30–39 | 2.3 | 1.4 |
40–49 | 9.5 | 4.3 |
50–59 | 15.6 | 6.8 |
60–69 | 34.3 | 7.1 |
70–80 | 53.4 | 7.7 |
Şok dalgası teknolojisi, vücut dokusunun derinliklerindeki belirli bölgeleri tedavi etmek için ekstrakorporeal akustik dalgalar üretmek için kullanılır. Ed swt Şok Dalga tedavisi etkilenen bölgenin neovaskülarizasyonunu indükleyen, ağrıyı hafifleten, kan akışını iyileştiren (hızlandıran) ve doku rejenerasyonu ile sonuçlanan bir tedavi yöntemidir. Şok Dalga Tedavisi, erkeklerin karşı karşıya kaldığı cinsel isteksizlik sorunlarının tedavisinde etkin bir rol oynamaktadır. Şok dalgası tedavisi, bu sorunlardan etkilenen dokuda mikrotravma oluşturarak sorunun ortadan kalkmasını sağlamaktadır. Bu mikrotravma, vücut tarafından bir iyileşme tepkisi başlatmaktadır. İyileşme yanıtı, kan damarı oluşumuna ve etkilenen bölgeye besinlerin daha fazla iletilmesini desteklemektedir. Tedavinin süresi, kişilere konulan teşhise göre planlanmakla birlikte genellikle optimal sonuçlar için 5-10 seans tedavi süresi etkili sonuç için önerilmektedir.